Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın da aralarında bulunduğu 11 sanık hakkında ''Ergenekon davası ve soruşturmasını etkilemeye teşebbüs ettikleri'' iddiasıyla açılan davada, savunmasını yapan avukat Kudbeddin Kaya, ''Ergenekon üyeliği suçunu, sosyal ve siyasal duruşum nedeniyle kabul etmem mümkün değil. Ergenekonculuğa benim kimyam uymaz'' dedi.
İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan İşçi Partisi (İP) Genel Başkan yardımcısı avukat Mehmet Cengiz, 22 ay süresince teknik takibe tabi tutulduğunu ve avukat Tülay Bekar dışında bu dava kapsamında yargılanan sanıklardan hiçbirisiyle bir görüşmesinin dahi olmadığını belirterek, partililerle telefonda görüşmesinin doğal olduğunu söyledi.
Ev ve iş yerinde yapılan aramalarda ele geçirilen her şeyin kendisine ait olduğunu, avukat ofislerinin aranmasının ancak mahkeme kararıyla gerçekleştirilebileceğini belirten Cengiz, kendi ofisinin aranmasının ise mahkeme kararı olmadığı için kanunsuz olduğunu savundu.
Cengiz, iddianameyi yazan savcılığın kendisiyle ilgili haksız itham ve suçlamalarda bulunduğunu öne sürdü.
Hakkında yargıyı etkileme suçundan ceza istendiğini ifade eden Cengiz, televizyon ve panellerde yaptığı konuşmaların dahi suç unsuru olarak gösterildiğini, işi gereği her yerde konuşma yaptığını ve aynı konuşmalarını bugünlerde de yaptığını dile getirdi.
Cengiz, Odatv'de hakim ve savcıları polislerle birlikte iftar yemeğinde gösteren fotoğrafların yayınlandığını ve bunun bir davanın konusu olduğunu hatırlatarak, söz konusu fotoğrafların dillerden dillere dolaştığını ve iddianamede bu görüntüleri kendisinin verdiğinin iddia edilmesine rağmen, bu görüntüleri yayınlamanın doğru olmadığını düşündüğünü telefon konuşmalarında görülebileceğini kaydetti.
Yargılamayı etkileyecek bir dosyayı, gerektiği zaman mahkemeye verebileceğini ve doğru yargılama için bunu kullanmaktan çekinmeyeceğini anlatan Cengiz, Odatv görüntüleriyle bir ilgisinin olmadığını savundu.
''Odatv'' davası sanığı Hanefi Avcı'nın yazdığı kitapta genel başkan yardımcısı olduğu İşçi Partisi yöneticilerine hakaret ve iftiralarda bulunulduğunu ileri süren Cengiz, iddianamedeki suçlamanın aksine, kendilerine iftira atan bir kitabın yayınlanmasına katkıda bulunmayacağını vurguladı.
Cengiz, Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen'in, ''Yasal olmadığını iddia ettiğiniz aramalarla ilgili bir üst mahkemeye itirazda bulundunuz mu?'' sorusu üzerine, ''Aramalar zaten fiilen yapılmıştı. HSYK'ya şikayette bulunduk. İfademi aldılar. Hakim ve savcı hakkında soruşturma başlattılar. Ancak bir üst mahkemeye itirazda bulunmadık'' cevabını verdi.
-Avukat Kaya'nın gözyaşları-
Duruşmada savunması alınan sanıklardan avukat Kudbeddin Kaya, kendisine yöneltilen suçlamaların hiçbirini kabul etmediğini belirterek, hakkındaki suçlamaların mesnetsiz, soyut, haksız ve şüphelerden uzak suçlamalar olduğunu ileri sürdü.
Kaya, 25 yıldır serbest avukatlık yaptığını ifade ederek, evi ve iş yerinde yapılan aramalarda hiçbir suç unsuruna rastlanılmadığını savundu.
Emniyete yazılan yazıyla, ilgisinin olmadığı soruşturmaya dahil edildiğini ve telefon görüşmelerinin de herhangi bir suç unsuru taşımadığını iddia eden Kaya, Seyfi Oktay ve meslektaşı olan Tülay Bekar dışında sanıkların hiçbirini tanımadığını söyledi.
Kaya, Tülay Bekar ile bir kişinin avukatlığını yapması nedeniyle tanıştığını ve ortak müvekkilleri için birlikte Yargıtay'daki bir duruşmaya girdiklerini anlatarak, bu duruşmada alınan Yargıtay ilamını ifadesini alan savcının aleyhine delil olarak gösterdiğini kaydetti.
Seyfi Oktay'ı tanıdığını belirten Kaya, ona saygı duymamanın imkansız olduğunu ve onu Türk yargı sistemine yaptığı katkılardan dolayı avukat olarak tanımak gerektiğini vurguladı.
Kaya, ''Ergenekon üyeliği suçunu, sosyal ve siyasal duruşum nedeniyle kabul etmem mümkün değil. Ergenekonculuğa benim kimyam uymaz'' diye konuştu.
Kudbeddin Kaya, doğup büyüdüğü Diyarbakır'da 12 Eylül 1980 dönemi ile 1990'lı yıllarda yaşanan sorunlar nedeniyle ailece zorluklar yaşadıklarını anlattı.
''Ergenekon üyesi'' olarak suçlanmasının zoruna gittiğini söyleyen Kaya, savunmasındaki ''Annem Türkçe bilmediği için, yaşadığı müddetçe hiç Türkçe konuşamadım onunla'' cümlesini okurken gözyaşlarını tutamadı.
Bir süre bekledikten sonra konuşmasına devam eden Kaya, ''Suçlamayla yaşadığım hayat tamamen iki ayrı oluşum. Yanında çalıştığım avukat, karanlık derin devlet güçleri tarafından öldürüldü ve failleri halen bulunamadı. Bu ölüme üzülen biri olarak bu davada suçlanmam üzüntümü kat kat arttırmıştır'' ifadesini kullandı.
Duruşmada savunma yapan emekli Albay Cafer Balçık da ''Yıllarca terörle mücadele eden bir insan olarak şimdi terörist gibi yargılanmam kaderimde varmış. Kendimin ve ailemin yaşadığı travmada bir hikmet vardır. Adaletin en kısa sürede tecelli edeceği inancımı korumak istiyorum'' şeklinde konuştu.
Evinde yapılan aramalarda ele geçirilen dökümanlar içinde sadece bir sayfanın delil olarak değerlendirildiğini ve bunun da boş bir evrak olduğunu savunan Balçık, ''Savcı Veli küçük ile konuştuğum için herhalde Ergenekon terör örgütüyle bağlantı kurulmuş. Küçük'ü sağlık durumunu sormak ve özel günlerini kutlamak için aramışımdır. İşçi Partililer ile adımın anılmasından rahatsızım. MHP'de siyaset yapmayı düşünen biriyim'' diye konuştu.
Balçık, görev yaptığı dönemle ilgili konuşması üzerine Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen'in, ''JİTEM diye bir oluşum var mıydı?'' sorusuna karşılık, ''Resmi olarak JİTEM diye bir kuruluş yoktu. Jandarmanın, benim dönemimde terörle mücadele yetkisi yoktu. Şahsi kanaatimce bu işlerin yasal bir alt yapıya ihtiyacı vardı. Yasal zeminin oluşturulmasını önerdim. JİTEM tabiri, 1990'lı yıllara kadar kullanıldı ve resmi yazılarda bu tabir geçmiyordu'' cevabını verdi.
Balçık'ın savunmasının bitmesinin ardından duruşmaya ara verildi.
Bu haber toplam 59 defa okundu