İşte Öztürk'ün çarpıcı yorumu:
Bilebildiğim kadarıyla başlıktaki slogan AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'a ait. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da bolca kullanıyor.
Bilebildiğim kadarıyla başlıktaki slogan AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'a ait. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da bolca kullanıyor. Ancak bunu da tadında bırakmalı, ırkçı gıpta damarlarını tahrik edip, insanları bıktırmamak lazım.
Biliyorum, kadrajını ayak bağına odaklayanlar bu ifadeyi her duyduklarında 'ayranı yok içmeye...' diye devam eden tekerlemeye sarılacaklar. Oysa şöyle başımızı kaldırıp ufka bakabilsek, yaklaşan devranı bir okuyabilsek göreceğiz ki gerçekten hasta adam Avrupa'nın dinamizm kaynağı bir Türkiye aşısına ihtiyacı var.
1990'lardaki asker postalları altında inleyen, krizden krize sürüklenen, yarınını göremeyen, kendi yerli sömürgecilerinden kurtulmak için kapağı Avrupa'ya atmaya çalışan Türkiye'den, artık dünyada her konuda sözüne itibar edilen, artık THY'si, Türk Telekom'u, Turkcell'i, Türk okulları ile yavaş yavaş küresel markalar çıkmaya başladı. Artık 'çok büyük, çok fakir, çok istikrarsız' şeklinde adeta patlamaya hazır bir bomba gibi tanımlanan ülke gitti, yerine 'çok daha büyük, çok daha zengin, son istikrar adası' bir ülke manzarası geldi.
Türkiye'de Mustafa Kemal, Düyun-u Umumiye'yi (Genel Borçlar İdaresi) kaldıran adamdır. 1950'lere kadar da bu borçları ödedik. 28 Şubat'ın Militarist-Ulusalcı idaresi 'Atatürk' diye diye, 2001 krizinde hem Düyun-u Umumiye'yi geri getirdi, seçilme ve milli hassasiyet olmadan işi icra eylesin diye bir de Damat Ferit Paşa ithal etti. Sonra bu arkadaşı CHP 'son kurtuluş iradesi' olarak transfer etti. Modern 'damat' da CHP'yi kurtaramadı.
Ancak Tayyip Erdoğan liderliğindeki Anadolu ihtilali hem Damat Ferit'i ait olduğu yere geri gönderdi hem de IMF'ye olan bütün borçları ödedi, defteri kapattı. Türkiye, 2009 küresel krizinde dimdik ayakta kaldı, örnek hareketler sergiledi. Ve şimdi gelen son haber gerçekten sembolik olarak tarihin son tümseğinin aşıldığını gösteriyor. Meksika'daki G-20 zirvesinde, krizdeki Avrupa'ya yardım edebilsin diye Türkiye, uluslararası rezervleri arasında sayılmak kaydıyla IMF'ye 5 milyar dolar aktaracak. Söz konusu kaynak Merkez Bankası döviz rezervinden IMF nezdinde oluşturulacak havuza iletilecek ve ihtiyaç duyulması halinde geri alınacak.
Rüyamda görsem inanmazdım. Bir gün gelecek Türkiye, IMF'ye para yardımı yapacak. Tanzimat'la başlayan el kapılarındaki dilencilik, el açıp emir alan Türkiye geride kalmış, derman olan, sözü dinlenen bir ülke geri gelmiş. Dağdan bayırdan Alamanya'ya göçe kaçan umutsuz bir milletin çocukları şimdi 'iş de, aş da benim ülkemde' diye artık oluk oluk geri dönüyor.
Biliyorum, yine birileri 'asgari ücrete bak, işsizliğe bak, memuruna üç kuruşu çok görüyor' vs. diyecek. Hatta verilen istihbarata rağmen askerinin kışlasını koruyamayan bir devlet vs. diyecekler. Bunlar haklı ancak, bugün Türkiye'nin geldiği düzeyi gölgelemek talihsizliğinden başka bir işe yaramaz. Her şeyi yerli yerine oturtmalıyız. Bu ülke daha 10 sene evvel 'bu ay IMF'den 500 milyon dolar (evet sadece bu kadar!) gelmezse ay sonunda memur maaşlarını ödeyemeyecek' diye gazetelerin manşet attığı bir ülke idi. Suyun öte yakasına, Yunanistan'a bakarken, bunu da hatırla, bir vicdan muhasebesi yap ey memur kardeş! Dünya memur döküp maaşlarını yarıya indirirken, Türkiye maaşa zam da yapıyor, bu sene tarihinin en büyük öğretmen alımlarından da birine hazırlanıyor. Bütçesinde açık yok, devletinin borç diye bir sorunu yok. Daha 2009 yılında 'batarız git, IMF'ye el aç' diye salık verilen bir ülke, aradan geçen üç senede, krizin ortasında IMF'ye elini uzatıyor. İşte kredi derecelendirme kuruluşu S&P, Fitch ve Moody's'e şamar böyle vurulur.
Son yazımı 'hoş geldin Bahar' diye bitirmiştim. Türkiye'yi ithal adamların elinden, bitkisel ortamdan teslim alıp ufukların efendisi bir millet haline getirmek için, kendi ömrünün üzerine çarpı atan gurbet ufkunun 'merhamet adlı' Çınar'ını selamlıyorum.
İbrahim Öztürk - Zaman
Bu haber toplam 66 defa okundu